Okuduklarımdan



 ''Rüzgar hafifliyor, onlar da adımlarını ağırlaştırıyordu. Yolun bitmesinden adeta korkuyorlardı. Kamran mahzun mahzun düşünüyordu: ''Demin bu tabiatı bomboş, kendimi lüzumsuz bir insan gördüm... Şimdi, bu gül kurusu çocuk çarşafı içinde titriyor gibi görünen nazik, küçük, güzel şeyi rüzgara karşı bir parça himaye edebilmek inanılmayacak kadar büyük bir saadet veriyor. Bu daima böyle olabilirdi. Bu güzel küçük mahluku ben istersem bahtiyar edebilir ve bahtiyar olurdum... Yazık!''

Ne zaman ayazda kalıp rüzgara karşı yürüsem aklıma bu romantik satırlar gelir. Hani, Çalıkuşu romanının sonlarında Feride'nin Neriman'ın çarşafıyla rüzgara karşı aheste aheste yürüyüp de Kamran'la karşılaştığı, Çalıkuşu'nun manidar, buruk laflar ettiği, üstüne de dilenci teyzenin ''Allah birbirinizden ayırmasın, Allah güzel hanımcığını sana bağışlasın'' diye münasebetsizlik ettiği o yol. Eski aşıkların melankolik buluşması. Yine de Kamran mutlu bir sonu haketmiyordu ya, neyse.

 İşte hakikaten böyle, ilk gençlik yıllarınızda okuduğunuz ve sizi etkileyen romanlar, izlediğiniz filmler bir şekilde mayanıza karışıyor ve ara ara kendilerini eski bir dost gibi hatırlatıyorlar hep. Bu romana da bundan olacak, -ve elbette o harika üslup ve Feride karakteri, o kırık aşk öyküsü, hangi yaşta olursam olayım beni mutlaka bir yerlerden yakalayacaktı zaten - on iki yaşından bu yana ayrı bir düşkünlüğüm var. Kamran'a hep çok kızgın, küçük bir parçamla da hayranım belki de, her şeye rağmen, biraz da istemeyerek. Ve itiraf ediyorum, Feride'nin Zeyniler'de eski aşığından gelen o okuyamadığı, bir yandan da titizlikle sakladığı, en sonunda da Munise'yle küçük bir bahsin sonucu Kamran'a olan hırsından içi acıya acıya yaktığı o mektupların içinde ne yazdığını her zaman merak ettim. Neyse ki romanda birkaç parçayı tamamıyla yanmadan kurtardılar ve içeriğini biraz öğrenebildik. Ama yine de, Reşat Nuri'nin Feride'nin terk edişiyle afallayan, aylarca yemeden içmeden kesilip de fellik fellik nişanlısının izine düşen, yerini öğrenince de umutla aşk mektupları gönderen o melun ve bedbaht Kamran karakterine mektuplarında neler yazdırabileceğini hep merak etmişimdir.

Eh, tüm bu romantizm bir yana, ben olsam Kamran mevzusunu öyle ya da böyle rafa kaldırıp İhsan Bey'in evlilik teklifini kabul ederdim tabii. İyi görünümlü, terbiyeli, tam bir beyefendiydi kendisi. Üstelik amcası da bir paşaydı, nüfuslu, saygın bir aileden geliyordu Yüzbaşı İhsan Bey. Ama işte, kaderi güzel olsun derler ya, hakikaten öyle. Harpte yüzünden çok ciddi yaralanmıştı romanın ilerleyen sayfalarında. Çok yazık.

Sonra da, gezdiğim gördüğüm şeylerin bana bazen okuduğum bir kitabı, bazen izlediğim bir filmi, ya da oradaki karakterleri falan hatırlatması mevzusu da aynı Kathleen'in yazdığı şu satırlar gibi: 

''Sometimes I wonder about my life. I lead a small life -well, valuable, but small- and sometimes I wonder, do I do it because I like it or because I haven't been brave? So much of what I see reminds me of something I read in a book, when shouldn't it be the other way around? I don't really want an answer. I just want to send this cosmic question out into the void. So good night, dear void.''

Bir de yakın zamanda okuyup da kendimi bulduğum Herman Hesse'den şöyle bir şey var:

''Yaşam konusunda bir fikrin vardı; içinde bir inanç, bir beklenti yaşıyordu; eylemlere, acılara ve özverilere hazırdın. Ama yavaş yavaş anladın ki, dünya hiç de senden eylemlerde ve özverilerde bulunmanı istemiyor; yaşam kahraman rollerine ve benzeri şeylere yer veren bir kahramanlık destanı değil, insanların yiyip içmeler, kahve yudumlamalar, örgü örmeler, iskambil oynamalar ve radyo dinlemelerle yetinip hallerine şükrettikleri rahat bir orta sınıf evidir.''

Nasıl doğru. 




*Son olarak Çalıkuşu sevenler için şöyle harika bir analiz var, Sezen Ünlüönen'den. Çalıkuşu'nda beyin humması ve Feride'nin ehlileştirilmesi başlığı altında. Benim gibi meraklıları okumadan geçmesinler. 

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Çocukluk aşklarına övgü

Rochester sayıklamaları ve çocukluğa dair

Chick flicklerden kopamamak, Freaky Friday