Bir başka dünya
Ben küçükken hayatı çok daha başka sanırdım. Böyle kitaplardaki gibi. Okudukça merak ettiğin, sayfaları sabırsızlıkla çevirdiğin, uğruna uykularından olduğun, bol serüvenli, heyecanlı bir kitap gibi mesela. Gizli bir ajan gibi, ya da bir başka çok mühim kişilerden olup, sürüsüne bereket de düşmanım olacağından, oradan oraya kaçacağımı, bu arada da bir sürü değişik insanlar tanıyıp, dünyanın bir ucundaki kıtalara ayak basacağımı, akla hayale gelmez işler peşinde olacağımı falan sanırdım. Yani en azından öyle hayal ederdim. Büyüyünce bir korsan gemisi alıp, elimdeki gizemli haritayla ıssız adalara doğru tarihi eser peşinde koşabilirim, korsancılık oynayabilirim diye düşünüyordum herhalde. Çünkü hep bir an önce büyümek isterdim hep. Büyümek benim için bunun gibi bir şey demekti çünkü. Kara görünmeyen okyanusun ortasında korku içinde havanın açmasını bekleyeceğim. Gidişat kötüyse eğer karayla nasıl bağlantı kurabilirim, bunun hesabına düşeceğim. Ya da belki karşıdan bir başka korsan gemis