Kayıtlar

Ağustos, 2023 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Bir başka dünya

Resim
Ben küçükken hayatı çok daha başka sanırdım. Böyle kitaplardaki gibi. Okudukça merak ettiğin, sayfaları sabırsızlıkla çevirdiğin, uğruna uykularından olduğun, bol serüvenli, heyecanlı bir kitap gibi mesela. Gizli bir ajan gibi, ya da bir başka çok mühim kişilerden olup, sürüsüne bereket de düşmanım olacağından, oradan oraya kaçacağımı, bu arada da bir sürü değişik insanlar tanıyıp, dünyanın bir ucundaki kıtalara ayak basacağımı, akla hayale gelmez işler peşinde olacağımı falan sanırdım. Yani en azından öyle hayal ederdim. Büyüyünce bir korsan gemisi alıp, elimdeki gizemli haritayla ıssız adalara doğru tarihi eser peşinde koşabilirim, korsancılık oynayabilirim diye düşünüyordum herhalde. Çünkü hep bir an önce büyümek isterdim hep. Büyümek benim için bunun gibi bir şey demekti çünkü.  Kara görünmeyen okyanusun ortasında korku içinde havanın açmasını bekleyeceğim. Gidişat kötüyse eğer karayla nasıl bağlantı kurabilirim, bunun hesabına düşeceğim. Ya da belki karşıdan bir başka korsan gemis

Mini dizi ve birkaç şey

Resim
 ''Ondokuzuncu yüzyıl sonlarında Fransa'da bir gezgin dalgası vardı. Gezginler işlerini, ailelerini terk ettiler. Ve hatta kendilerini kaybettiler, seyahate düşkün oldukları için. Dromomani olarak adlandırılan bu durum, patolojik turizm ve yolculuk tutkusu, bir salgın gibi tüm Avrupa'ya yayıldı. Ve yola fırlayanlara 'çılgın gezginler' deniyordu. Bu gezileri körükleyen gerçekten delilik miydi? Yoksa hayatta akıllarını kaybetme korkusu, ayrılmalarına neden olan mıydı?'' Geçtiğimiz ay böyle başlayan bir mini dizi izledim. Dizinin ismi One Day Off. İçgörü üzerine kurulu, derinlikli bir diziydi. Çekimleri yer yer sanatsaldı. Siz de benim gibi karikatürize karakterlerden, absürt komedilerden falan hoşlanmıyorsanız eğer seveceğinizi düşünüyorum. Lisede edebiyat öğretmenliği yapan, yalnız ve monoton bir hayat yaşayan başrol, haftada bir, günlük gezilere çıkmaya karar verir. Biz de o seyahatlerde başına gelenleri izleriz. Slice of life sevenlere hiç de fena olmay

Kürkçü Dükkanı

Resim
 Yine ben. Kürkçü dükkanına dönen tilki gibi her seferinde blog açıp kapatıyorum. Kimilerini uçuruyorum, kimilerini arşivliyorum. Geçen yıl binbir emekle tam da istediğim gibi bir blog oluşturmuştum, yazı puntolarından tut yanda akan sevdiğim animelerden, filmlerden falan derlemelere kadar. Sonra o kadar evim gibi hissettim ki o bloğu, durup durup giriyordum, yazılarımı inceliyordum falan. Sonra bu denli bağlanmak beni rahatsız ettiği için gözümü kırpmadan sildim bir gün. Dahası blogumun dini bir yönü de olsun istiyordum, ama o bloğu bunun olması için sanki fazlaca süsleyip boyamışım gibi geldi. Dizi film anime webtoon çizgisinde ilerliyor gibiydi her şey. Hal böyle olunca ben de oturdum sildim. Bari arşivleseydim, yok tabii nerede... Benim hayatı yaşayış biçimim de bloglarla olan ilişkimden çok da farklı değil. Kepenkleri indirip kapatıyorum hep. Yeni defterler alıp, ilk yarısını özenle doldurup fırlatıp atıyorum sonra. İçimi sıkıyor bir şeyler. Kafamda oturmuyor, bana iyi gelmemeye b