Okuduklarımdan
''Rüzgar hafifliyor, onlar da adımlarını ağırlaştırıyordu. Yolun bitmesinden adeta korkuyorlardı. Kamran mahzun mahzun düşünüyordu: ''Demin bu tabiatı bomboş, kendimi lüzumsuz bir insan gördüm... Şimdi, bu gül kurusu çocuk çarşafı içinde titriyor gibi görünen nazik, küçük, güzel şeyi rüzgara karşı bir parça himaye edebilmek inanılmayacak kadar büyük bir saadet veriyor. Bu daima böyle olabilirdi. Bu güzel küçük mahluku ben istersem bahtiyar edebilir ve bahtiyar olurdum... Yazık!'' Ne zaman ayazda kalıp rüzgara karşı yürüsem aklıma bu romantik satırlar gelir. Hani, Çalıkuşu romanının sonlarında Feride'nin Neriman'ın çarşafıyla rüzgara karşı aheste aheste yürüyüp de Kamran'la karşılaştığı, Çalıkuşu'nun manidar, buruk laflar ettiği, üstüne de dilenci teyzenin ''Allah birbirinizden ayırmasın, Allah güzel hanımcığını sana bağışlasın'' diye münasebetsizlik ettiği o yol. Eski aşıkların melankolik buluşması. Yine de Kamran mutlu bir sonu