Kayıtlar

Eylül, 2023 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Okuduklarımdan

Resim
 ''Rüzgar hafifliyor, onlar da adımlarını ağırlaştırıyordu. Yolun bitmesinden adeta korkuyorlardı. Kamran mahzun mahzun düşünüyordu: ''Demin bu tabiatı bomboş, kendimi lüzumsuz bir insan gördüm... Şimdi, bu gül kurusu çocuk çarşafı içinde titriyor gibi görünen nazik, küçük, güzel şeyi rüzgara karşı bir parça himaye edebilmek inanılmayacak kadar büyük bir saadet veriyor. Bu daima böyle olabilirdi. Bu güzel küçük mahluku ben istersem bahtiyar edebilir ve bahtiyar olurdum... Yazık!'' Ne zaman ayazda kalıp rüzgara karşı yürüsem aklıma bu romantik satırlar gelir. Hani, Çalıkuşu romanının sonlarında Feride'nin Neriman'ın çarşafıyla rüzgara karşı aheste aheste yürüyüp de Kamran'la karşılaştığı, Çalıkuşu'nun manidar, buruk laflar ettiği, üstüne de dilenci teyzenin ''Allah birbirinizden ayırmasın, Allah güzel hanımcığını sana bağışlasın'' diye münasebetsizlik ettiği o yol. Eski aşıkların melankolik buluşması. Yine de Kamran mutlu bir sonu

Farewell

Resim
 Yani aslında çok yalnızdım. Bu hiçbir şey yapmayıp habire bir şeyleri o uzak, güzel geleceğe ertelediğim, bir şeylere başlamaya kalksam odaklanamayıp kaygılandığım ve nihayetinde bırakıp ıvır zıvırla vakit geçirmeye devam ettiğim o buhranlı günlerimde, hiç olmadığım kadar yalnızdım. Etrafımda bak bir de hayatı böyle yaşamak da var, hayatın böyle güzel yanları da var diye beni güdüleyecek bir çevrem de yoktu. Oldum olası böyleydi ya zaten benim hayatım. Güzel bir etkinlik, bir gezi falan olur mesela ilgimi çekecek, ben başvuru tarihi geçtikten sonra duyarım falan. Yani tamam, ben genelde de hemen her şeye geç kalırım ama insan günübirlik bir etkinliğe de mi geç kalır, en son duyan olur ya hu. - İşte bunlar hep kaliteli bir çevre eksikliğinden de neyse. - Türgev'in workshopları varmış mesela geçtiğimiz ağustos ayı, Instagram'dan tesadüfen öğrendim. Sosyal medya da olmasa hiç haberimiz olmayacak ya böyle işlerden, o da ayrı bir konu. Demem o ki ben öğrenene kadar tüm o geziler, o

Mavi ay düşünceleri

Resim
 Yani aslında biliyorum, gecenin bir yarısı tüm ev ahalisi uyurken salona kurulup yazı yazmam gerekmiyor, dahası çoktan uyuyor olmalıydım ben de. Bilmem nedendir, dolunaylı bir gecede doğduğumdan, bu gecenin mavi ayı mıdır beni ayakta tutan, yoksa ağustos ayı takviminin son yaprağını koparıyor oluşumuzdan ve koca bir yazı geride bırakıyor oluşumuzdan mıdır, ayaktayım ve bu gece bir hayli eskilere gittim. Mesela Instagram'da öylesine dolanırken kendimi birden lisedeki yarı Polonyalı sıra arkadaşımın hesabında buldum, ahahaha :D Eh, evlere şenlik neşeli, bir o kadar da histerik, klasik slav tipli tatlı bir kızdı bu arkadaşım. Teee o zamanlardan yanına hiç yakışmayan bizim sınıfın ergenlerinden bir çocukla takılırlardı, bir nevi evcilik oyunu tabii, o yaşlara göre. Oğlanın huyunu suyunu da sevmezdim ya, ahaha, Allah'ın ergeni işte, gözüyle bakardım. Sonra bu kızcağız okulun ikinci yılı ülkeden ayrıldı, Polonya'ya yerleşti. Bu sırada bizim ergen oğlanla da kopmamışlar, eh olur