Bir başka dünya

Ben küçükken hayatı çok daha başka sanırdım. Böyle kitaplardaki gibi. Okudukça merak ettiğin, sayfaları sabırsızlıkla çevirdiğin, uğruna uykularından olduğun, bol serüvenli, heyecanlı bir kitap gibi mesela. Gizli bir ajan gibi, ya da bir başka çok mühim kişilerden olup, sürüsüne bereket de düşmanım olacağından, oradan oraya kaçacağımı, bu arada da bir sürü değişik insanlar tanıyıp, dünyanın bir ucundaki kıtalara ayak basacağımı, akla hayale gelmez işler peşinde olacağımı falan sanırdım. Yani en azından öyle hayal ederdim. Büyüyünce bir korsan gemisi alıp, elimdeki gizemli haritayla ıssız adalara doğru tarihi eser peşinde koşabilirim, korsancılık oynayabilirim diye düşünüyordum herhalde. Çünkü hep bir an önce büyümek isterdim hep. Büyümek benim için bunun gibi bir şey demekti çünkü. 

Kara görünmeyen okyanusun ortasında korku içinde havanın açmasını bekleyeceğim. Gidişat kötüyse eğer karayla nasıl bağlantı kurabilirim, bunun hesabına düşeceğim. Ya da belki karşıdan bir başka korsan gemisi gelecek, hem beni içine düştüğüm bu dehşetli durumdan, hem de yalnızlığımdan kurtaracak ve onların ekibine katılacağım. Ve böyle böyle genç yetişkinlik çağlarımızı atlatacağız, küçükler büyüyecek, birbirlerini sevenler itiraf edecek. Ve dostlarla buluşulup, o eski güzel günler yad edilecek. 


Ya da belki Osmanlı döneminde yaşayan, ele avuca sığmayan, neşeli ve pervasız bir paşa kızı olacağım. Konağı ayak sesleriyle inleten, merdivenlerden soluksuz, koşar gibi inen, çok sesli, çok konuşkan, ve bu asi, ele avuca gelmez halleri için haremde ninesinden tatlı tatlı azar yiyen, bir küçük paşa kızı.

Dönemin ileri gelen, saray eşrafından bir aile olduğumuz için çok yönlü yetiştirileceğim. Batı stilindeki eğitimim için Avrupadan bir mürebbiye, bana dil ve belki piyano dersleri verecek. Dini yöndeki eğitimim içinse, Sinekli Bakkal'daki Vehbi dede gibi bir hoca bana dersleri verecek, tasavvuf ağırlıklı geleneksel, Osmanlı stili bir eğitim göreceğim. Hoca, ayrıca bana Arapçayı da öğretecek. Sanatsal yönümün gelişmesi için, hat, tezhib vesair ruhumu incelikli kılacak. Ve belki sonra divan şiirleri yazmaya başlayacağım günlüğüme, gizli gizli.




Sonra ben büyüyeceğim, çocukken diğer paşa çocuklarıyla oynadığımız oyunlar, çevirdiğimiz dolaplar, bu denli yakın kız erkek arkadaşlıkları, sona erecek. Erkek olanları, bittabii karşı cins olduğundan, çok sık görmemek, haremlik selamlık oturmak, ve belki bazen, bir garip merakla göz göze gelmek, adetten iki kelam etmek, sonra da anneye babaya selam söyleyip hafif bir utançla birbirimizden ayrılmak lazım gelecek. Ama içlerinden belki de birisi, kendime bile itiraf edemeden, benim için başka olacak. Onu görünce ayaklarım yerden kesilecek, yolumu şaşıracağım, kaçacak delik arayacağım.  O asi, eski çocukluk halleri üzerimden gidecek, yerini genç kız ağırbaşlılığı dolduracak. Odamda daha çok yalnız kalacağım. Yazdığım şiirler bir başka anlamlı olacak artık. Ve tabii daha özenli muhafaza etmek, mesela hizmetçilerden, kardeşlerden, aile büyüklerinden saklamak lazım gelecek. Olur olmadık biri olur da şüphelenirse eğer rüşvet verip dilini mühürleyeceğim. 

Ve sonra ben daha kendime bile itiraf edemezken, bir gün alacağım haberini. Belki de bugüne kadar ilk kez kırılacak kalbim. Kimselere bir şey söylemeden, aheste aheste uzanıp yatağımda saatlerce ağlayacağım. Ve sonra ağlamaktan bitap düşüp uyuyacağım bebekler gibi. 

Ertesi sabah kahvaltıda sorduklarında çok uyuduğumdan şişmiş yüzüm, diyeceğim. Belki de o gün biraz daha büyümüş hissedeceğim kendimi. Paşa babamla oturup, yüksek tahsilim için batıya gitme mevzusunu ilk kez o gün ciddi ciddi düşüneceğim. İlk kalp kırıklığını atlatan birçokları gibi, biraz daha olgun hissedeceğim o gün, sanki dün gece hiç ağlamamış, öfkemi yazdığım şiirlerden çıkarmamış gibi.

Ve sonra gideceğim gün nihayet gelecek. Esvabımı giyip sokağa çıktığımda, çocukken mütemadiyen evlerinde oturup misafir olduğum, bahçelerinde koşturduğum, kirazlarından koparıp kulaklarıma küpeler yaptığım o konağın önünden başımı çevirmeden, bir yabancı gibi, geçip gideceğim. Ve belki henüz ülkemden ayrılmadan bana bir haber gelecek. Oğlan nişanı bozmuş, başkasını seviyormuş diye.
 
Yeniden umutlanacağım o gün, tren garında, elimde valizimle tekrar onu düşüneceğim. Nihayet gideceğim ülkeye vardığımda da onu. Yurda vardığımda da onu. Eşyalarımı yerleştirirken de onu. Gece yatmadan da onu düşüneceğim. Sabah uyanınca da ilk aklıma o gelecek. 


Yorumlar

  1. Küçük hanım ne güzel hayaller kuruyorlar 🤧😍 mutlu son istiyorum lütfen 🤧😍 benim paşa kızımı sev be oğlan 🤲🤧💕


    Kalemine sağlık 💅🏻💕💙

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Oo bloga Tefrika hanımlar teşrif etmiş bizleri sereflendirmis 🤍😍 Seviyor bence o da, gönlü vardır gibi, yoksa da bizim kız er geç bulur bir Mr. Darcy yaban ellerde bencesi, ahaahjs XD
      Teşekkür ederim, okuyan güzel gözlerine sağlık 🥺💝

      Sil
  2. film gibi, iş bankası klasiklerindeki eski türk romanları gibi, gidip gelince nolcak bakalım kahramanımız :) çok güzeldi bu yazın yaa :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim :) Eski Türk romanları, o tarzı pek severim ve ben de öyle bir şey olsun istemiştim. Bunu duymak sevindirdi :)
      Sonunu öyle ortaya bıraktım ben ya, yani okuyucunun hayal gücüne :D Zaten yazıya başlarken böyle bir hikaye yazmayı planlamıyordum ama işte, yazmanın da en çok bu kısmını seviyorum. Kelimelerle yolculuk yapmak ne hoş. :)

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Çocukluk aşklarına övgü

Rochester sayıklamaları ve çocukluğa dair

Chick flicklerden kopamamak, Freaky Friday